Sayfalar

Adanmış bir ömür... | Akademi Dergisi

akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, çanakkale savaşı, safiye hüseyin elbi, şemsi nine, şehit, düşman, hemşire, türk kadınları,


"Savaşın Kadınları"nda savaş devam ederken geri planda kahramanca direnen kadınların öyküleri de anlatılıyor. İlk hemşiremiz Safiye Hüseyin Elbi, savaş sırasında ön saflarda hemşirelik yapmış. Elbi parmaklarını göstererek:


➥ "Şu parmakları görüyor musunuz? Ben bu parmaklarımla kaç delikanlının gözlerini bir daha açılmamak üzere kapattım" diyor. 

Şemsi Nine ise geride kalanlardan, erini askere gönderip yol gözleyenlerden. 16 yaşında evlenen Şemsi Nine'nin kocası evlendikten üç gün sonra gönüllü olarak Çanakkale'ye gitmiş. Giderken:

➥ "Gençsin, güzelsin. Ne olur, ben gelinceye kadar sokağa çıkma! Gözüm arkada kalmasın" 

diyen ve savaşta şehit olan kocasının arzusunu yerine getirmek için ömrü boyunca hiç dışarı çıkmamış. Yıllar sonra evinden ancak cenazesi çıkmış.



*Resim temsilidir.

Çanakkale'de savaşan Türk kadınının annesi ve çocuğu da yanındaydı | Akademi Dergisi

akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, çanakkale savaşı, türkler, türk kadınları, times gazetesi, hatıratlar, asker, düşman, cephe,

Times Gazetesi'nde yayınlanan bir başka askerin hatıralarında da yaşlı annesi ve çocuğu ile savaşan keskin nişancı bir kadın anlatılıyor.



➥ "... O, bir Türk kadın savaşçısıydı ve durmaksızın saklandığı evden ateş ediyor, evi boşaltıp teslim olmayı reddediyordu. Sonunda ele geçtiğinde, yanında yaşlı annesi ve çocuğu da vardı. Yakalanana kadar, bir pencereden ısrarla ve özellikle de subaylarımızı hedef alarak ateş etmişti. Sanıyorum öldürdüğü bazı kurbanlarını süngülemişti de. Üzerinde 16 askerimizin künyesiyle, oldukça yüklü miktarda yabancı para bulduk"


*Resim temsilidir.


52 kurşun yarasıyla düşmanla çarpıştı | Akademi Dergisi

akademi Dergisi, mehmet fahri sertkaya, 18 mart, çanakkale savaşı, kadın savaşçılar, türk kadınları, ölüm, şehit, mete tunçoku, mektup,


Tunçoku'nun araştırmalarına göre kadın savaşçılar, gizlendikleri yerden vurulup ölene kadar durmadan ateş ediyor ve attıklarını vuruyorlardı. Bu kadın savaşçıların kim olduğu, bireysel mi yoksa bir grup halinde mi hareket ettikleri tam olarak bilinemiyor. Avusturalyalı piyade er J. C. Davies, annesine yazdığı mektupta, kendilerine karşı çarpışan bir kadın savaşçıyla ilgili şunları anlatıyor:


➥ "Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915 günü, keskin nişancı bir Türk kızı pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyu ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak, gün batmadan, bir Avusturalya'lı tarafından öldürülmesine gene de üzüldüm. Güzel, yapılı ve tahminen 19- 21 yaşlarında genç bir kızdı. Bedeninde tam 52 kurşun yarası vardı."


*Resim temsilidir

Anzaklar hayal zan etti | Akademi Dergisi

18 Mart, akademi dergisi, anzaklar, cephe, çanakkale savaşı, gerçek kahraman, kadın savaşçılar, mehmet fahri sertkaya, mete tunçoku, şehit,

Anzak askerlerinin mektup ve hatıralarında yer alan kadın savaşçılar tartışma konusu olmuş, kimileri tarafından da zorlu savaş koşullarında ruhsal çöküntü içinde olan birkaç yabancı askerin hayal ürünü olarak değerlendirilmiş. Bu konuda çalışan ve "Çanakkale 915 Buzdağının Altı" kitabında değinen Prof. Mete Tunçoku, yabancı asker mektupları ve günlüklerini "yer, zaman, olay" boyutuyla karşılaştırmış ve anlatılanların doğru olduğuna dair kanaatinin güçlendiğini belirtmiş. 



Mısır'da yayınlanan "The Egyptian Gazete" adlı gazetede yer alan ve bir askerin İskenderiye'den ailesine yazdığı mektupta, kendilerini yeşile boyayarak kamuflaj yapan kadın savaşçılardan bahsediliyor.

➥ "... şarapnel parçaları, makineli tüfek mermileri yanı sıra, pusuda ateş eden keskin nişancı kadın savaşçıların ateşi altında, adeta cehennemde ilerlemek gibi bir şeydi bizimkisi. Burada, pusuya yatıp çarpışan keskin nişancıların çoğu kadın veya kız. Kendilerini yeşile boyayıp ağaçlar ve bodur bitkilerle uyum sağlamışlar."


*Resim temsilidir.


Alun şu uğursuzu! Bana bahalıya oturdu.| Akademi Dergisi

akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, 18 Mart, mitralyöz, çanakkale savaşı, şehit, vatan, vatan sevgisi, düşman,


Çanakkale'de; Kanlısırt'taki düşmanın ileri siperlerinden birinde bir mitralyöz, fırkanın bütün cephesini taciz ediyordu. Daha bitirilememiş gizli yollardan bâzıları bu mitralyözün ateşi altında idi. Ara sıra sipere gelirken vurulanların acı haberlerini alıyorduk...

Gece toplanmış konuşuyorduk. Sohbetimiz bu uğursuz mitralyöz üstünde dönüp duruyordu:

- Ey!.. Bu mitralyöz tahrip edilemeyecek mi?

- Siperler yakındır, topçu ateş edemez.

- Bir hücum yapsak! Kumandan müdâfaada kalmayı tercih ediyor.

Sen ne dersin ha, Mustafa Çavuş; can sıkmaya başlamadı mı bu mitralyöz?

O, cevap vermedi; derin derin düşünüyordu; Akşehir'in Karapınar nahiyesinden Mehmed oğlu Mustafa, en babayiğidimiz idi. Bahis değişmek üzere iken Mustafa Çavuş: 'Ben bunu gidip götürürün!" dedi. "Satmıyorlarmış gâlibâ!..." diye latife ettik. Fakat o, hiç tavrını bozmadı. Kendini siperin üstüne fırlattı. İki hemşerisi arkasından koştu. Hepimiz heyecandan sararmış, tüfekleri sıkıyorduk. Şu dakika hücuma kalkmak için öyle dayanılmaz bir arzu duyuyorduk ki. Hey yâ Rabbi, eğer gidenler gelmeyecek olurlarsa!..

Kulaklarımızı toprağa yapıştırıp kurşun seslerini, bomba uğultularını dinleyerek tam bir çeyrek bu vaziyette bekledik...

Mustafa Çavuş arkasında bir mitralyözle geliyordu. Yanında bir kişi vardı. Sonra anladık ki, üç arkadaş görünmeksizin ilerlemişler, mitralyözün bulunduğu sipere atlamışlar, birkaç süngü darbesinden sonra, büyük bir baskına uğradığını zan eden düşman dağılmaya başlamış. Mustafa Çavuş mitralyözü omuzlamış dönerken arkadaşı alnına isabet eden bir kurşunla şehîd düşmüş...

Mustafa Çavuş, arkasında zaptettiği mitralyözle, gözleri yaş dolu yanımıza geldi. Kaybettiği arkadaşının teessüründen titreyen bir sesle: "Alun şu uğursuzu, bana bahâlıya oturdu!" dedi.

| Çanakkale Cephesi, Çamlıca Basım Yayın

Çanakkale Savaşı'nda 14 yaşındaki son evladını cepheye uğurlayan ana. | Akademi Dergisi

akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, 18 Mart, çanakkale savaşı, şehit, vatan, cephe,

Çanakkale Savaşında 3 evladını şehit verip, 14 yaşındaki son evladını cepheye uğurlayan ana. 


Şu garibanlığa bakın ki, üstte yok, elde yok, ayakta yok!

O haldeyken bile bu vatanı teslim etmedi analarımız! Atalarımız!



Çanakkale cephesinde bir müderris Abdullah Fevzi Efendi | Akademi Dergisi

akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, çanakkale savaşı, 18 Mart, abdullah fevzi efendi, gerçek kahraman, Osmanlı Devleti, alim, müderris, şehit, ırak


20. yüzyılın başlarında 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu, ardı ardına topraklarını kaybediyordu. Elinizdeki kitapta hâtıra ve notlarını okuyacağınız Abdullah Feyzi Efendi, bu karmaşık günlerde yaşanılan olayların ve muhtemel sonuçlarının neler getirip neler götüreceği hususunda, oturduğu yerden bir şeyler yapmanın imkânsızlığını fark etmiş, dört duvar arasından çıkıp hayatın içine dalma cesaretine sahip, entelektüel bir medrese âlimidir. 

Müderrislere tanınan askerlikten muafiyet hakkına rağmen, gönüllü olarak orduya yazılır ve Çanakkalede başlayıp, Irak cephesinde nihayete eren bir tecrübeye imza atar. Verilen şehit sayısıyla iftihar edilen bir zaferin arkasında yatan örtülü gerçekler, bugüne kadar kalıplaşmış düşüncelerimizi sorgulamamız gerektiğini açıkça ortaya konmakta; muhtelif eserlerde kimi örtülü, kimi açık dile getirilen bazı belirsiz konular, hadisenin bizzat içinde yer almış bir entelektüelin kalemiyle bu kitapta adeta ete kemiğe bürünmekte.

Bu güne değin en çok tıklanılanlar